Gayrimenkul
geliştirme projelerinin başarısında mimarın ve tasarımın etkisi son yıllarda
çok tartışılıyor.
Bir görüşe göre,
projenin ve konseptin gerçek müellifi ve ticari başarının odağında
geliştiriciler var. Bu görüştekilere göre, mimari tasarım anonim bir mekan
yaratma, sistem ve malzeme tanımlama sürecinden ibaret. Bunlar mimarın
geliştiricinin markası içinde erimesi gerektiğini savunuyorlar.
Sinan Çetin Yaşam Mimarını Nereye Götürüyor? |
Bir diğer görüş ise, mimarın marka değerini projenin ticari başarısının odağına alıyor. Bu görüştekilere göre mimar, geliştiricinin marka değeri ile rekabet etmeli hatta onun önüne geçmeli.
İlk görüşü
savunanlar, mimarı odak noktasına alan geliştiricileri marka değerlerinin
yetersizliği ile küçümserken, ikinci görüşü savunanlar geliştirici başarısının
doğru projede doğru mimarın doğru tasarım ile zirveye çıktığını ve
geliştiricinin gerçek gücünün bunu yapabilmesiyle ortaya çıktığını iddia
ediyorlar.
İster vitrinde marka değeri ile isterse mutfakta anonim (hatta no-name) statüde, mimarın
ve mimari tasarımın bir gayrimenkul geliştirme projesinin ticari başarısındaki
rolü inkar edilemez bir gerçek. Başarılı bir projenin bireysel veya kurumsal
başarının ve marka değerine katkının yanı sıra para ile satın alınamayacak
türden bir kültürel sermaye sağlayabileceği ve bir kaldıraç etkisi
yaratabileceği de göz ardı edilmemeli.
Öte yandan, gayrimenkul
geliştirme projelerinin büyüyen ölçeği, teknik, idari ve finansal yönden
karmaşık hale gelmesi, paydaşların sayısının artmasına bağlı olarak mimarların
geçmiş dönemlerdeki "pivot" rollerini artık başta Geliştirici ve Proje
Yöneticileri olmak üzere diğer paydaşlarla paylaşmaya başladıkları da bir başka
gerçek.
Özellikle yaratıcı
süreçte hem tatlı bir rekabet ve hem de sıkı bir işbirliği söz konusu.
Gerçekleşmesi düşünülen ilk hayali İşveren/Yatırımcı/Geliştirici kuruyor. O
hayalle bağlantılı olarak İşveren/Yatırımcı/Geliştirici başta olmak üzere
İşletmeci/Pazarlamacı/Finansör/Kamu vb. tüm paydaşların istek ve taleplerini
mimar ve diğer mühendislik tasarımcılarının diline Gayrimenkul Geliştirme Proje Yöneticisi tercüme ve
formüle ediyor, tasarım sürecini izliyor ve gerek tasarım ve gerekse
uygulamadan çıkan ürünleri test ve teyit ediyor.
Mimarlar bu süreçte
tüm paydaşların gereksinimlerinin analiz ve sentezini yapıyor, bunları
yarattığı eserin içinde bütünleştiriyor ve ortaya çıkan eserin telif
sorumluluğunu üstleniyor. Bu bütünleştirme çabaları aşağıdaki sorumlulukları
içeriyor:
- Mekansal / Fonksiyonel Çözüm,
- Estetik Çözüm / Algılanma,
- Gelir – Gider Dengesi,
- Yasal Koşullara Uyum (İmar, Ruhsat,
Standartlar vb.)
- Doğal / Çevresel Koşullara Uyum
(Topografya, Zemin, Yön vb)
- Sürdürülebilirlik / Yaşam Döngüsü
Maliyeti (Enerji Tasarrufu, Doğal Kaynaklar, Ekolojik Denge, Ulusal /
Uluslar arası Sertifikasyon)
- İşveren ve Yatırımcının İsteklerine
Uyum (Fizibilite, Stratejik İş Planı, Kurumsal Kimlik vb.)
- Yapımcı İsteklerine Uyum (Uygulama
Kolaylığı, Doğru Sistem Çözümleri, Malzeme Temini vb.)
- İşletmeci İsteklerine Uyum (İşletme Verimliliği)
- Finansör İsteklerine Uyum (Yatırım
Kabiliyeti)
- Pazarlamacı İsteklerine Uyum (Pazar
Koşullarına Uyum)
- Toplum İsteklerine Uyum (Bütünsellik )
- Katma Değer (Marka Değeri, İnovasyon,
Farklılık, Yaratıcılık, Öncülük vb.)
Tüm bu unsurları
yerine getirebilmek ve başarılı olmak için, doğru seçilen ekip üyelerinin doğru
ekip çalışması ile mümkün olduğuna kuşku yok.
Bir projenin ticari
başarısı için Geliştirici tarafından seçilecek en kritik paydaş:"Mimar".
Geliştiricilerin, bugüne kadar yaptıkları bilinçsiz mimar seçimlerine veya
projenin nicel kısmına ilişkin mimara vermedikleri/veremedikleri detaylı pazar
araştırma, fizibilite, ihtiyaç programı, iş planı vb.’ne bağlı ticari başarı
veya başarısızlıklarının suçunu mimarlara yükleyerek bu sorumluluklarından
kurtulmaları olası değil.
İşveren/Yatırımcı/Geliştiricilerin,
gayrimenkul projelerinde Tasarımcı/ Mimarları hangi kriterlere göre seçtikleri,
sadece mekansal/fonksiyonel, estetik çözüm, yasal koşullara ve çevresel
koşullara uyum vb. gibi olmazsa olmazların dışında neler bekleyip, Mimarların
ne tür yeni değerler yaratmalarını istedikleri, farklı paydaşların istek ve
beklentilerinin ne ölçüde dengelenip bütüne katkıda bulunduğu tartışılıyor.
Küreselleşmenin, mimarlar için ortak bir dünya
mimari kültürü yarattığını ve farklı coğrafya ve kültürlerde farklı mimarların uygun olabileceğini kabul etmeliyiz.
Nasıl ki, ülkemizdeki evrensel ihtiyaçlara uygun bir alışveriş merkezi ya da
bir konut için bile bazen bir Hollandalı, Amerikalı, İngiliz, İspanyol mimar uygun
oluyorsa, Rusya, Kazakistan, Libya, Türkmenistan gibi birçok ülkede Türk
mimarlar uygun olabiliyor.
Buradaki en önemli konu, yerli ya da
yabancı, marka değerine sahip, ya da değil, uygun mimarın seçiminde yapılacak ayrıntılı
bir çalışmanın, projenin ticari başarısına ciddi etki yaratacak teknik, ekonomik,
çevresel, sosyal vb. çeşitli avantajlara yol açabileceğini bilmek gerekiyor. Yenilikçi
tasarım stratejileri geliştiren mimarlar, salt fiziki maliyet hesaplamalarına
ve gelir potansiyellerine dayanmayan “iş değerleri” üretebiliyorlar.
Yeni düzende mimari, teknik ve teknolojik, gayrimenkul
projelerinin tasarımında yapım ve işletme alanlarında farklı alanlara
yöneliyor.
Dolayısıyla sadece medyada adının daha çok
duyulmuş olması, ya da ailenin ve firmanın mimarı olmanın ötesinde geliştiricilerin
yeni bir projeye başlarken en değerli zaman ve enerjilerini, iyi organize
edilmiş bir tasarım brief’ine, mimar araştırmasına ve mimar seçim süreçlerine
ayırmaları gerekiyor. Yani;
- Seçim modeli ne
olacak? Süreç nasıl işleyecek?
- İşbirliği modeli
ne olacak?
- Tasarım Brief'i ve mimari
ihtiyaç programını kim hazırlayıp, verecek?
- Paydaşlar arasında
iletişim ve bilgi paylaşımı nasıl olacak?
- Seçim kriterleri
neler olacak? Objektif mi? Sübjektif mi?
- Hizmet bedeli
nasıl belirlenecek?
- Yapısal ve finansal yaklaşım nasıl olacak?
İnanıyorum ki, ancak bu sayede mimarlar projelerin daha en
başında geliştiricilerin tüm talep ve ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde hazır
olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder