Gazeteci İsmet Berkan 25 Nisan tarihli köşe yazısında bu konuyu
işlemiş. Cumhurbaşkanının gündeme
taşıdığı "4G’yi atlayarak 5G"’ye geçme tartışmalarının arasında Türkiye’nin 2014 ithalat
rakamlarını inceleyerek yaptığı araştırma ile toplam 240 milyar dolarlık
ithalatımız içinde bilgi içeren ithalatın kabaca 80 milyar dolar düzeyinde (yaklaşık
üçte bir oranında) olduğunu saptamış. Bunun yanı sıra yaptığımız ihracatın ancak
üçte birinin de ithal ettiğimiz bilgiyi içerdiğini belirlemiş.
Bilginin üretimdeki
payı
Araştırma yaklaşımının ve hesabın hassasiyeti konusu tartışılabilir
belki, ama herhangi bir hammadde ya da üretim üzerindeki bilginin payı ya da
değeri konusunda benim farklı bir araştırmadan elde ettiğim şu bilgiler pek
tartışma kaldıracak türden değil.
-
1 Kg Çelik: 0.42
USD (İnşaat demiri haline gelmesi için 0.20 USD bilgi ekleniyor)
-
1 Kg Alüminyum: 1.25
USD
-
1 Kg Alüm. Folyo: 3.20 USD
-
1 Kg Alüm. Kutu: 35 USD (Meşrubat kutularını
hatırlayın!)
-
1 Kg Mercedes: 43 USD (Ülkede üretmeyi
düşündüğümüz araçlarla kıyaslayın!)
-
1 Kg DVD: 1.925 USD
-
1 Kg Intel Chip: 94.000 USD
-
1 Kg Micro SD: 175.000 USD
Bu rakamlar bana önce, şirketimizin 1989 yılındaki
kuruluşu sırasında, ABD’den büyük ihtimamla getirdiğimiz, yaklaşık 3 Kg. ağırlığında ve
182 MB HDD’nin 11.000 USD fiyatını hatırlatıyor. Şimdilerde, geçenlerde satın aldığım 128
GB (yaklaşık 700 kat büyük) bilgiyi saklayıp işleyebilen 0.02 Kg. ağırlığındaki
bir Micro SD’nin sadece 100 USD (yaklaşık 110 kat az) fiyatını şaşkınlıkla
izliyorum.
Dünya’da ekonomik etkinlikler hızla biçim değiştiriyor. Şu klasik
üçlemeyi hepimiz ezbere biliyoruz:
-
19. Yüzyıl Hammadde (Kömür ve Çelik) Çağı,
-
20. Yüzyıl Enerji (KW Saat) Çağı,
-
21. Yüzyıl Bilgi (..Bytes) Çağı olarak tanımlanıyor.
Ülkemizde durum
Türkiye, ne acıdır ki, son yıllarda dış ticaret sistemini bilgiyi
ve içinde bilginin en yoğun olduğu malları tamamen ithal etmeye dayandırdı.
Bakanlarımız vatandaşı bir şeyler icat etmek (inovasyon) ve bilgi üretmek yerine
icat edileni iyi kullanıcı olmaya teşvik etti. İçinde en çok bilgi barındıran ve
“chip” içeren telefon, tablet vb. cihazları üretmeye odaklanmak yerine, onları ithal
etmeyi, hatta ülkedeki tüm öğrencilere bedava dağıtmayı tercih etti. Eğitim
ve iş hayatında ARGE’ye destek olmak yerine, katma değeri ve içinde bilginin görece
daha az olduğu inşaat ve otomotiv sektörünü desteklemeyi benimsedi. Kamu
tedarik sistemini “en düşük fiyat” yöntemine endeksleyip, araştırma-geliştirme-inovasyon
ihtiyacını hiçe saydı.
Dünya ülkeleri inşaat
sektöründe BIM’i baş tacı yaparken, biz yerimizde saydık.
Türkiye, inşaat sektöründe en çok bilgi (%100) üreten ve kullanan
mühendislik ve müşavirlik sektörünün güçlenmesini ve bilgi ihracını frenleyip, görece çok daha az
bilgi (%15-20) üreten müteahhitlik sektörünü yurtdışında desteklerken, onların yabancı müteahhitlerin
taşeronu, yabancı müşavirlerin ise oyuncağı haline gelmesini görmezden geldi.
Şimdi sıra, yabancı mühendislik ve müşavirlik kuruluşlarının
yerel pazarı ele geçirmelerine geldi. Bu doğrultuda devlet destekli pek çok global
müşavirlik kuruluşunun son yıllarda Türk firmalarını satın almaya başladığını
da, bu sayede bir taşla kaç kuş vurduklarını da görebiliyoruz. Bu gelişmenin öncelikle
Türkiye’nin ekonomisini dayandırdığı inşaat sektöründe bilgi ithalatını hızla artıracağını,
sonrasında da Türkiye’nin bilgi ihracat potansiyelini radikal biçimde
düşüreceğini görmemek safdillik olur.
Cumhurbaşkanı’nın son günlerde başlattığı “4G’yi atlayalım,
doğrudan 5G’yi geçelim” tartışmasına bu gözle baktığımda aklıma şu deyim geliyor:
“Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık”
1. Türkiye 2017 yılı için planlanan 4G baz
istasyonlarını kendisi üretmek için karar verip hazırlık yaparken, bu hedefi
2015’e çekerek önce kaynaklarını heba etmiştir.
2. Kaynaklarını heba ettiği gibi, erkene aldığı hedefi yakalayabilmek için bütünüyle ithalata yönelmek zorunda kalarak, daha
çok kaynak heba etmek durumunda kalmıştır.
3. Şimdi de, 4G’yi atlayıp 5G’ye kendi
kaynaklarımızla geçelim derken, önümüzdeki 5-6 yılı da eskimeye yüz tutmuş
donanımlarla, dünyanın gerisinde kalarak gelişmeye razı olmaktadır.
Çözüm önerisi
Ülkemizin içinde çıkamadığı ve bu gidişle gelişmesinin
önünde en büyük engel olmaya devam edeceği açık olan bu sorunsalın çözümü olarak; Türkiye'nin, ister inşaat sektörü, isterse de otomotiv ya da bilgi teknolojisi sektörlerinde
olsun, yerel mühendislik ve müşavirlik kuruluşlarını, bir devlet politikası
olarak;
-
Öncelikle bilgi ihraç edebilecek ve yurtdışında rekabet edebilecek şekilde
geliştirmesi,
-
Büyütmesi, bir araya getirirerek güçlendirmesi,
-
En düşük fiyat temelli değil, kalite temelli iş
yapmalarını sağlaması,
-
ARGE faaliyetlerini teşvik etmesi,
-
İnsan kaynaklarını eğiterek bilgiye ve
inovasyona değer vermesi,
gerektiğine inanıyorum. Ne dersiniz, çok mu şey istiyorum?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder