25 Nisan 2015 Cumartesi

Türkiye’nin en büyük ithalat kalemi: Bilgi

Gazeteci İsmet Berkan 25 Nisan tarihli köşe yazısında bu konuyu işlemiş.  Cumhurbaşkanının gündeme taşıdığı "4G’yi atlayarak 5G"’ye geçme tartışmalarının arasında Türkiye’nin 2014 ithalat rakamlarını inceleyerek yaptığı araştırma ile toplam 240 milyar dolarlık ithalatımız içinde bilgi içeren ithalatın kabaca 80 milyar dolar düzeyinde (yaklaşık üçte bir oranında) olduğunu saptamış. Bunun yanı sıra yaptığımız ihracatın ancak üçte birinin de ithal ettiğimiz bilgiyi içerdiğini belirlemiş.

Bilginin üretimdeki payı
Araştırma yaklaşımının ve hesabın hassasiyeti konusu tartışılabilir belki, ama herhangi bir hammadde ya da üretim üzerindeki bilginin payı ya da değeri konusunda benim farklı bir araştırmadan elde ettiğim şu bilgiler pek tartışma kaldıracak türden değil.

-          1 Kg Çelik:                          0.42 USD (İnşaat demiri haline gelmesi için 0.20 USD bilgi ekleniyor)
-          1 Kg Alüminyum:             1.25 USD
-          1 Kg Alüm. Folyo:            3.20 USD
-          1 Kg Alüm. Kutu:           35 USD (Meşrubat kutularını hatırlayın!)
-          1 Kg Mercedes:               43 USD (Ülkede üretmeyi düşündüğümüz araçlarla kıyaslayın!)
-          1 Kg DVD:                 1.925 USD
-          1 Kg Intel Chip:        94.000 USD
-          1 Kg Micro SD:       175.000 USD   


Bu rakamlar bana önce, şirketimizin 1989 yılındaki kuruluşu sırasında, ABD’den büyük ihtimamla getirdiğimiz, yaklaşık 3 Kg. ağırlığında ve 182 MB HDD’nin 11.000 USD fiyatını hatırlatıyor. Şimdilerde, geçenlerde satın aldığım 128 GB (yaklaşık 700 kat büyük) bilgiyi saklayıp işleyebilen 0.02 Kg. ağırlığındaki bir Micro SD’nin sadece 100 USD (yaklaşık 110 kat az) fiyatını şaşkınlıkla izliyorum.


Dünya’da ekonomik etkinlikler hızla biçim değiştiriyor. Şu klasik üçlemeyi hepimiz ezbere biliyoruz:
-          19. Yüzyıl Hammadde (Kömür ve Çelik) Çağı,
-          20. Yüzyıl Enerji (KW Saat) Çağı,
-          21. Yüzyıl Bilgi (..Bytes) Çağı olarak tanımlanıyor.

Ülkemizde durum
Türkiye, ne acıdır ki, son yıllarda dış ticaret sistemini bilgiyi ve içinde bilginin en yoğun olduğu malları tamamen ithal etmeye dayandırdı. Bakanlarımız vatandaşı bir şeyler icat etmek (inovasyon) ve bilgi üretmek yerine icat edileni iyi kullanıcı olmaya teşvik etti. İçinde en çok bilgi barındıran ve “chip” içeren telefon, tablet vb. cihazları üretmeye odaklanmak yerine, onları ithal etmeyi, hatta ülkedeki tüm öğrencilere bedava dağıtmayı tercih etti. Eğitim ve iş hayatında ARGE’ye destek olmak yerine, katma değeri ve içinde bilginin görece daha az olduğu inşaat ve otomotiv sektörünü desteklemeyi benimsedi. Kamu tedarik sistemini “en düşük fiyat” yöntemine endeksleyip, araştırma-geliştirme-inovasyon ihtiyacını hiçe saydı.


Dünya ülkeleri inşaat sektöründe BIM’i baş tacı yaparken, biz yerimizde saydık.
Türkiye, inşaat sektöründe en çok bilgi (%100) üreten ve kullanan mühendislik ve müşavirlik sektörünün güçlenmesini ve bilgi ihracını frenleyip, görece çok daha az bilgi (%15-20) üreten müteahhitlik sektörünü yurtdışında desteklerken, onların yabancı müteahhitlerin taşeronu, yabancı müşavirlerin ise oyuncağı haline gelmesini görmezden geldi.


Şimdi sıra, yabancı mühendislik ve müşavirlik kuruluşlarının yerel pazarı ele geçirmelerine geldi. Bu doğrultuda devlet destekli pek çok global müşavirlik kuruluşunun son yıllarda Türk firmalarını satın almaya başladığını da, bu sayede bir taşla kaç kuş vurduklarını da görebiliyoruz. Bu gelişmenin öncelikle Türkiye’nin ekonomisini dayandırdığı inşaat sektöründe bilgi ithalatını hızla artıracağını, sonrasında da Türkiye’nin bilgi ihracat potansiyelini radikal biçimde düşüreceğini  görmemek safdillik olur.

Cumhurbaşkanı’nın son günlerde başlattığı “4G’yi atlayalım, doğrudan 5G’yi geçelim” tartışmasına bu gözle baktığımda aklıma şu deyim geliyor: “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık”


 
1.      Türkiye 2017 yılı için planlanan 4G baz istasyonlarını kendisi üretmek için karar verip hazırlık yaparken, bu hedefi 2015’e çekerek önce kaynaklarını heba etmiştir.

2.      Kaynaklarını heba ettiği gibi, erkene aldığı hedefi yakalayabilmek için bütünüyle ithalata yönelmek zorunda kalarak, daha çok kaynak heba etmek durumunda kalmıştır.

3.      Şimdi de, 4G’yi atlayıp 5G’ye kendi kaynaklarımızla geçelim derken, önümüzdeki 5-6 yılı da eskimeye yüz tutmuş donanımlarla, dünyanın gerisinde kalarak gelişmeye razı olmaktadır.


Çözüm önerisi
Ülkemizin içinde çıkamadığı ve bu gidişle gelişmesinin önünde en büyük engel olmaya devam edeceği açık olan bu sorunsalın çözümü olarak; Türkiye'nin, ister inşaat sektörü, isterse de otomotiv ya da bilgi teknolojisi sektörlerinde olsun, yerel mühendislik ve müşavirlik kuruluşlarını, bir devlet politikası olarak;

-          Öncelikle bilgi ihraç edebilecek ve yurtdışında rekabet edebilecek şekilde geliştirmesi,
-          Büyütmesi, bir araya getirirerek güçlendirmesi,
-          En düşük fiyat temelli değil, kalite temelli iş yapmalarını sağlaması,
-          ARGE faaliyetlerini teşvik etmesi,
-          İnsan kaynaklarını eğiterek bilgiye ve inovasyona değer vermesi,

gerektiğine inanıyorum. Ne dersiniz, çok mu şey istiyorum?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder