27 Haziran 2014 Cuma

Danışmanlık şirketleri ölçeklerini büyütemiyor mu? Neden acaba?

Büyümek her durumda arzulanan bir hedef değildir, ama ölçek ekonomisine bağlı etkinlik ve verimlilik artışı her zaman gözetilen bir husustur. Ancak hizmet sektörünün her geçen gün büyüdüğü günümüzde teknik danışmanlık sektöründe ölçek büyüklüğünün sadece ilgili kuruma etkinlik ve verimlilik artışı değil, ayni zamanda ülkesine katma değer, yüksek ihracat potansiyeli, global operasyonlarda rekabet üstünlüğü, politik güç vb. getirdiği göz ardı edilmemelidir.

Danışmanlık sektöründe yapılan araştırmalara baktığımızda, Türk Danışmanlık şirketleri arasında çok az sayıda şirketin 500 personel sayısına ulaşabildiğini, buna karşın ABD ve Avrupalı şirketler arasında çok sayıda şirketin personel sayısının 5.000’in üzerinde, hatta 50.000’ler seviyesinde olduğunu gözlüyoruz.  Çok farklı bir organizasyonel yapı ve yönetim şekli gerektiren bu ölçeklere ulaşmanın ve sürdürülebilir olmanın ancak politik ve finansal destekle mümkün olabildiğini de biliyoruz.

Danışmanlık sektörü, global ekonomide katma değeri ve çarpan etkisi en yüksek sektör olarak tanımlanır. Avrupa’da en yüksek nüfusa sahip ülkelerden biri Türkiye olmasına rağmen, Hollanda ve Danimarka gibi ülke nüfusu ve iç inşaat sektörü potansiyeli çok düşük olan ülkelerin dahi teknik danışmanlık şirketlerinin sayısı ve ölçekleri Türkiye’ninkinden çok daha yüksektir. Bu şirketler hizmetlerinin en az %80’ini ihraç ederler ve iş yaptıkları ülkelerde, kendi ülkelerinin ekonomik ve politik güçlerine de büyük katkı sağlarlar.

Son yıllarda, Türk teknik danışmanlık firmaları ölçekleri nedeniyle rekabet edemedikleri için iç pazarda dahi bu “küçük” ülkelerin “dev” şirketleri cirit atıyor. Bunun, yerel mühendislik bilgi ve deneyim eksikliğinden, ya da bu şirketlerimizin yönetim becerisinin yetersizliğinden kaynaklanmadığına inanıyorum.

Türk inşaat sektörü, başta onu yönlendiren kamu yönetimi olmak üzere, malzeme üreticisinden müteahhidine kadar, teknik danışmanlık şirketlerinin büyüyememesinden şikayet eder ve hep “ağlar”. Malzeme üreticileri uluslararası projelerin şartnamelerinde yerli malzeme tanımlanmasını, müteahhitler kontrol süreçlerinde Türk firmalarının yer almasını ister, kamu yönetimi ise büyük oranda ihracat potansiyeli taşıyan bu sektörlerin uluslararası pazar payını artırmak için teknik danışmanlık şirketlerini teşvik etmeye soyunur. Ancak, kimsenin aklına kalıcı çözümün teknik danışmanlık şirketlerinin ölçeğini büyütmesini sağlayacak basit düzenlemeler yapmak gelmez.

Kamu İhale Yasasını, son 10 yılda en az 10 kez değiştiren kamu yönetimi, teknik danışmanı müteahhitle müteselsil sorumlu gören ve süresiz banka teminat mektubu vermeye zorlayan bir sistemi değiştirmeye, kuyudan çıkarmaya cesaret edemez. Çünkü zamanında o taş o kuyuya atılmıştır. Dünyanın hiçbir ülkesinde danışmanlık şirketleri mesleki sorumluluk sigortası dışında banka teminat mektubu vermeye zorlanmazken, bizim kamu yönetimimiz bunun farkında bile değildir.

Bir teknik danışmanlık şirketinin en önemli sermayesi deneyimidir, mesleki bilgi birikimidir, itibarıdır. O bir finansman kuruluşu ya da müteahhit değildir, hanı, hamamı yoktur. Ofis ve ekipmanını genelde kiralar, çalıştırdığı personelinin ücretini gerçek değerlerden farklı beyan edemediği için de vergi ve sigorta ödemeleriyle kamu maliyesinin en değerli kazlarından birisidir. Sıklıkla ve hiç de hak etmediği halde bu küçük ölçeklerinde bile, vergi rekortmeni olur.

İşverenler, kamu ya da özel sektör olsun, tasarımdan işletmeye geçişe kadar ortalama 3-5 yıl süren projelerinde teknik danışmanlardan %10 oranında süresiz kesin banka teminat mektubu talep ederler. Sermayesi mesleki bilgi birikimi olan, elinde mal varlığı olmayan bir danışmanlık şirketine,  ticari bankalar ancak ortaklarının mal varlığının değerine %50 oranında iskontolu ipotek koyarak, teminat mektubu verirler. Geçtiğimiz yıl, Medeni Kanuna getirilen düzenleme ile ipoteklerde eşlerin de muvafakati aranmaya başladığından bu yana, ipotekli teminat oluşturmak daha da zorlanmıştır. Kesin teminat mektubunun iadesinin, inşaatın kesin kabulünün, danışmanın elinde olmayan kesin hesap, ruhsat, iskan vb. nedenlerle uzaması nedeniyle en az 1 yıl daha uzayacağı dikkate alındığında ortalama 60-70 personel çalıştıran bir teknik danışmanlık şirketinin 5 yılda 5 proje gerçekleştirdiğinde yaklaşık 5 mio TL’lik bir teminat mektubu için 7.5 mio değerinde bir ipotek vermiş olması gerekir. Bu arada ihtiyacı olan geçici teklif teminatları ile avans teminat mektuplarını saymıyorum.

Böyle bir tablo karşısında, nasıl bir ortaklık yapısına sahip bir teknik danışmanlık şirketinin ölçeğini büyütebilmesini, hangi akıllı, iyi niyetli ve dürüst teknik personelin danışmanlık sektörüne girişimci ve iş sahibi olarak girmesini bekleyebilirsiniz ki? Bu şartlarda sektöre giren yok mu? derseniz.. Var, hem de çok var. Kimileri iddialı bir ticari hedef gözetmeden “küçük olsun, benim olsun” yaklaşımı ile, kimileri cahil cesareti ile, kimleri de sektörü dejenere eden maddi menfaat beklentisi ve dürüst olmayan destekler ve maddi kaynaklar ile giriyor. Bunun sonucunda da,  teknik müşavirliğin en önemli dayanak noktası olan “bağımsızlık”, yani hizmetlerin karşılığının sadece İşverenden alınması prensibi ve kurumsal yapılanma gereksinimi hiçe sayılmış oluyor.

Sonuç olarak, özel ya da kamu sektörünün teknik danışmanlık ve proje yönetimi ihalelerinde banka teminat mektubu zorunluğunun herkesin arzuladığı büyümenin önündeki en büyük engellerden biri olduğu açık. Aslında, Mesleki Sorumluluk Sigortası gibi uluslararası kabul gören bir güvence unsuru varken bu sektörde avans teminat mektubu dışında, bir teminat mektubu ihtiyacının olmadığını düşünüyorum. Üstelik, dünyanın her tarafında Mesleki Sorumluluk Sigortasının yeni yasal düzenleme ile müteahhitlerin de “tamamlama sigortası” ile İşverenlerin güvence ihtiyacının tam olarak karşılandığı, ortada iken.

Her şey bir yana, teknik danışmanların Kamu İhale Yasasındaki “müteahhitlerle müteselsil sorumluluk” maddesi nedeniyle Mesleki Sorumluk Sigortası yaptıramamasının ve batan müteahhidin borcunun teknik müşavirden tahsil edilmeye çalışılmasının nedenini kimsenin dert ettiği yok.

Yoksa sektörün haline ve ölçeğine bakıp ağlayanlar timsah gözyaşları mı döküyorlar?






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder