Teknik müşavirlik hizmet sektöründe
fiyatın son yıllarda giderek en önemli seçim unsuru haline geldiğinden kimsenin
kuşkusu yok. Ancak, yaptığı işe değer veren bir yatırımcının fiyatı her zaman en
önemli unsur olarak kabul ettiğini sanmıyorum. Belki fiyatı dikkate alabilir, ama
iş hayatına her işini mümkün olan en ucuz fiyata yaptırmak için başlamadığına
eminim.
Bir yatırımcının temel amacının, kendi
müşterisinin de arzu ettiği nitelikteki ürünü, maliyet fiyat dengesi içinde, asgari
risk taşıyacak şekilde teslim etmek olduğuna inanırım. Yatırımcının, toplam
yatırım maliyetinin içinde çok küçük bir payı olan teknik müşavirlik alanındaki
gerçek ihtiyacını, beklentilerini, endişelerini ve isteklerini karşı karşıya
olduğumuz rekabet koşulları içinde doğru yanıtlayabilirsek, fiyatın ikinci
planda kalacağını düşünürüm.
Yatırımcının danışmanlık hizmetimizi bir
ticari meta haline getirmesine izin verirsek, fiyat da doğal olarak tek
belirleyici unsur haline gelir. İşi geliştirirken ve yatırımcıya hizmetlerimizi
tanıtırken hep ayni standart söylemleri tekrarlıyorsak, durup düşünmemiz lazım.
Her projenin ve yatırımcısının ihtiyaç ve
beklentisi ayni olabilir mi? Bu durumda fiyatın tek belirleyici olmasına
şaşmamak gerek.
Pazarlamanın satış sürecinde bir tür “konuşan
broşür” şeklinde davranmaya devam edersek, sonucun değişmesini beklemek
hayal olacaktır. Ürünümüzü ancak özgün bir ihtiyaç, iddialı bir yaklaşım ve
belirli bir hedefe kilitlenmiş şekilde farklılaştırabilirsek satabileceğimizi anlamamız
gerek. Salt mühendislik eğitimi almış biz teknik adamların bu konudaki beceri
eksikliğinin nelere mal olduğu, ancak yılsonu bilançolarında ortaya çıkıyor.
Şayet yatırımcılar ürünlerimizi bir
ticari mal ya da eleman istihdamı gibi görüyorlar ise, fiyatın tek belirleyici
unsur olarak görülmesi de kaçınılmaz. Bu durum, sektörde işimizi iyi
yapmadığımızın ya da yatırımcının vizyon eksikliğinin değil, pazarlama ve satış
kavramlarını iyi bilmediğimizin kanıtı. Pazarlama faaliyetlerimizde satış
stratejimizi en düşük fiyatı verebilen hizmet sağlayıcısı olarak
konumlandırıyorsak, hepimize bol şanslar, böyle bir iş modelinin
sürdürülebilir olması mümkün değil.
Müşterilerimizin bünyesindeki karar
verici ya da etki sahibi kişileri tanımadığımız durumda bizi destekleyemeyeceklerini
bilmemiz gerek. Kamu ya da özel sektörün bizi sadece firma adımızla tanıyan ve
teklifimiz öncesinde bizimle görüşmeye dahi zahmet etmeyen satın alma bölümü tarafından
teklif vermeye davet edildiğimizde, bilelim ki ilk değerlendirme anı teklifin
son satırı, yani fiyatımız olacaktır. Mal tedarikini iyi bilen ancak danışmanlık
ve hizmet sektörünün özgün niteliklerini anlamalarını beklemediğimiz bu
kişilerin üstlendikleri sorumluluk gereği “mademki davet ettik, demek ki işi
yapabilir, dolayısıyla fiyat en önemli değerlendirme kriteridir” demelerini
anlayışla karşılamamız gerekir. En düşük veya ona en yakın 2-3 tekliften biri
değilsek, kendimizi, yaklaşımımızı, metodolojimizi, sunduğumuz katma değeri,
ekibimizin deneyim ve becerisini bile anlatmaya davet edilmemiz bir istisna ve hayalden
öteye geçmez. Teklif sahibinin hizmetinden, işi, kendisi ve kurumu adına bir
değer bekleyen nihai karar noktasındaki kişiler ise, en düşük ve birbirine en
yakın 2 fiyat arasında bir seçim yapmaya zorlanır. Hatta satın alma bölümünden,
tercih ettiği firmanın diğerinden daha düşük fiyat vermesini sağlamasını
isteyerek kendisini sorumluluktan kurtarma gayreti içine girer. Bu süreci sürekli
yaşayan firmalar da öncelikle fiyata odaklanır ve bu sarmal devam eder gider.
Teklif vermeye davet edildiğimizde, daha
işin başında karar vericilerle görüşmeye davet edilmemişsek ya da karar
vericileri önceden tanımıyorsak başarılı olmamız mucizelere bağlıdır. Pazarlama
biliminde iyi bilinen “account penetration” yöntemlerini fiyat dışında
etkin ve verimli kullanmıyorsak rekabet üstünlüğü sağlamamız hiçbir zaman
mümkün olmayacaktır. Bu konuda en önemli tavsiyem, potansiyel etki sahibi ve karar
vericileri düzenli olarak ziyaret etmek ve geliştirdiğimiz yeni hizmetlerin her
birini ayrı ayrı anlatarak kendimizi pazarda doğru konumlandırmak olacaktır. Bugüne kadar karar verici konumundaki
yöneticilerini tanımadığımız bir firmadan teklif talebi gelmişse, “it’s too
late”. O andan itibaren bu kişilere ulaşma çabalarımız yanlış değerlendirilecek
ve ters tepecektir. Bu aslında bizim iş geliştirme, doğru hedef kitleyi
belirleme ve karar verici kişilere ulaşma faaliyetlerimizin ne denli zayıf ve yetersiz
olduğunun göstergesidir.
Pazarlama faaliyetlerinde müşterinin ne
istediği bizim ne düşündüğümüzden daha önemlidir. Şirketimize iş yaratma sürecinde
iki temel yaklaşım vardır: “Satışa” yani ilişkilere ya da “Pazarlamaya” yani, marka
geliştirmeye odaklanmak. Satış odaklı iş geliştirme, ekonomik çalkantılardan
etkilenir ve karar vericilerin değişimine bağlı olarak yeterli büyümeyi sağlamaz.
Esas büyüme, bütünsel bir pazarlama anlayışı ve proaktif bir davranışla marka
gelişimine odaklanarak sağlanır. Bu yöntemlerin amatörlük düzeyi, satışa ve
proje avlamaya odaklı ve bireysel beceri ile ilişki kalitesi gerektirirken,
profesyonel düzeyin satış ve tanıtım faaliyetleri dengelidir ve marka
geliştirme ön plandadır.
Danışmanlık ve hizmet sektöründe pazar
giderek büyür ve globalleşirken, internet, sosyal medya gibi olanaklarla bu
yöndeki pazarlama ve tanıtım faaliyetlerinin maliyetinin de hızla düştüğüne ve
neredeyse profesyonel düzeyin amatörce maliyetlerle sağlanabildiğine şahit
oluyoruz.
İnşaat sektöründe IPD (Integrated
Project Delivery) Bütünsel Proje Teslim Modellerinin hızla öne çıktığı
günümüzde, işverenimiz konumundaki yatırımcıların yanı sıra tasarımcı ve inşaat
yüklenicileri ile işbirliği hatta ortaklık içinde olmak giderek daha çok önem
kazanıyor. Geçmişin geleneksel inşaat teslim modellerinde bir anlamı olan
bağımsız müşavirlik kavramının içinde artık sadece dürüstlük ve etik ortaklık
kavramı kalıyor. Bu doğrultuda, tasarımcı ve yüklenicilerle dikdörtgen masanın
karşı yönlerinde değil, yuvarlak masanın çevresinde eşit koşullarla oturma ve
işbirliği yapma alışkanlığını kazanmaya başlıyoruz. Ve, masanın etrafındaki paydaşlarımız,
bizim için iş ortağı olmanın yanı sıra değerli birer tanıtım kanalı konumuna
geliyor. Hizmetlerimizin değerini en iyi anlatacak olanlar onlar oluyor.
Son Söz
Öte yandan, bir müşterimizle sözleşme imzaladığımızda fiyat unsurunun artık önemi kalmadığı yanılgısına da düşmemek gerekiyor. Vermiş olduğumuz hizmeti sürekli geliştirmeye ve yarattığımız katma değeri artırmaya çalışmamız şart. Aksi halde müşterimizin bir sonraki projesinde rakibimize gitmesine mani olmak çok kolay değil. Her proje paydaşının hizmetlerimize ilişkin beklenti ve ihtiyaçlarını sürekli analiz etmeyi ve yanıtlamayı, yanıtlarımızın da onlar için net ve kolay algılanabilir olmasını ihmal etmemek zorundayız.
Öte yandan, bir müşterimizle sözleşme imzaladığımızda fiyat unsurunun artık önemi kalmadığı yanılgısına da düşmemek gerekiyor. Vermiş olduğumuz hizmeti sürekli geliştirmeye ve yarattığımız katma değeri artırmaya çalışmamız şart. Aksi halde müşterimizin bir sonraki projesinde rakibimize gitmesine mani olmak çok kolay değil. Her proje paydaşının hizmetlerimize ilişkin beklenti ve ihtiyaçlarını sürekli analiz etmeyi ve yanıtlamayı, yanıtlarımızın da onlar için net ve kolay algılanabilir olmasını ihmal etmemek zorundayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder